Türkiye'nin önde gelen ilahiyatçı ve Kur'an araştırmacılarından Hakkı Yılmaz, uzun yıllardır tartışılan ve zihinleri meşgul eden bir konuya Kur'an-ı Kerim ışığında netlik getiriyor: "Sınırlı bir dünya hayatında işlenen amellerin karşılığının neden ebedi bir cennet veya cehennem olduğu." Bu soru, Almanya'dan bir takipçisi olan Murat Serin'in sesli mesajıyla gündeme geldi ve Yılmaz, 81. Uyanış Sohbeti'nde bu derin meseleyi, iman ve amel kavramları arasındaki kritik ayrımı yaparak açıklığa kavuşturdu.

Bu makale, Yılmaz'ın Kur'an'a dayandırdığı çarpıcı cevabın tüm detaylarını, hiçbir bilgiyi atlamadan, Google'ın güncel içerik ilkelerine tamamen uygun bir şekilde okuyuculara sunmayı amaçlamaktadır.

Ebedi Karşılığın Sırrı: Amel Değil, İman ve Küfür

Hakkı Yılmaz, konuya giriş yaparken, toplumda yaygın olan ancak Kur'an'a tam olarak uymayan bir düşünce kalıbını düzeltiyor: Cennete veya cehenneme girmenin temel sebebi ameller değildir.

Yılmaz'a göre, cennetin kapısını açan anahtar, kişinin yaşam süresi boyunca sergilediği iyi veya kötü davranışların toplamı değil, kalbindeki iman veya küfür durumudur.

"İnsanların cennete gitmesi iman iledir, amel ile değildir. İnsanların cehenneme gitmesi de o da küfür iledir, amel ile değildir. İman cennete götürür, küfür cehenneme götürür." - Hakkı Yılmaz

Bu ayrım, sorunun temelini oluşturur. Bir insanın 50, 60 ya da 70 yıl yaşaması, o kişinin imanının da o süreyle sınırlı olduğu anlamına gelmez. İman ve küfür, süreli kavramlar değildir; birer inanç durumudur ve süresizdirler. Kişi, hayatının herhangi bir anında bu inanç durumunu belirler ve bu tercih, ebedi hayatının yönünü çizer.

Amellerin Gerçek Rolü: Dereceleri Belirlemek

Peki, Kur'an'ın sayısız ayetinde geçen ve müminlerin teşvik edildiği salih amellerin rolü nedir? Yılmaz, amellerin, cennete veya cehenneme girişi değil, bu mekanlardaki dereceleri belirlediğini vurguluyor.

Kur'an'a Göre Kabir Azabı ve Ölülerin Fatiha Okuyanı Tanıması İddiaları
Kur'an'a Göre Kabir Azabı ve Ölülerin Fatiha Okuyanı Tanıması İddiaları
İçeriği Görüntüle

•Cennetteki Müminler İçin: Dünyada yaptıkları hayırlı işler, ibadetler ve iyilikler, cennetteki makamlarının ve nimetlerinin seviyesini yükseltir. Ne kadar çok salih amel varsa, o kadar yüksek bir dereceye ulaşılır.

•Cehennemdeki Kâfirler İçin: Aynı şekilde, küfür üzere olan bir kişi için dahi dünyada yaptığı kötülüklerin derecesi, cehennemdeki azabının şiddetini belirler.

Bu durumu destekleyen en önemli delillerden biri, genellikle amellerin karşılığı olarak yorumlanan Zilzal Suresi'ndeki ayetlerdir: "Kim zerre kadar hayır yaparsa karşılığını görür, kim zerre kadar şer yaparsa karşılığını görür." Yılmaz, bu ayetlerin, cennete veya cehenneme girişi değil, amellerin karşılığını, yani dereceleri belirlediğini açıkça ifade etmektedir.

Kur'an'dan Kesin Delil: Küfürdeki Süreklilik

Hakkı Yılmaz, inançsızlığın (küfrün) ebedi cehennemi neden gerektirdiğini açıklarken, Kur'an-ı Kerim'den güçlü bir delil sunuyor. En'am Suresi'nin 27. ve 29. ayetleri, bu meselenin özünü ortaya koymaktadır.

Bu ayetlerde, cehennemdekilerin dünyaya geri döndürülmeyi istedikleri ve eğer döndürülürlerse ne yapacakları anlatılır. Allah, onların dünyaya geri dönseler bile, yasaklandıkları şeylere (küfre ve inkâra) yine döneceklerini bildirmektedir. Onların temel inançsızlıklarının, yani "Hayat, bu dünya hayatımızdan ibarettir, biz diriltilecek değiliz" şeklindeki inançlarının kalıcı olduğunu ve bu inançtan vazgeçmeyeceklerini gösterir.

Bu durum, inançsızlığın (küfrün) sadece geçici bir fiil değil, kişinin özünü belirleyen, süresiz bir tercih olduğunu kanıtlar. Bu süresiz tercihin karşılığı da doğal olarak süresiz (ebedi) olacaktır.

İman Türleri: Tahkiki ve Taklidi

Yılmaz, konuşmasında imanın da ikiye ayrıldığını belirtiyor:

1.Tahkiki İman (Gerçek İman): Araştırmaya, bilgiye ve kesin delillere dayanan, şüpheden uzak, sağlam ve köklü inanç.

2.Taklidi İman (Taklitçi İman): Çevreden, aileden veya toplumdan öğrenilen, sorgulanmamış ve delillere dayanmayan, zayıf inanç.

Cennete giden yol, kişinin tahkiki imana ulaşmasıyla mümkün olurken, küfür de iki ana biçimde ortaya çıkar:

•Şirk (Müşriklik): Allah'a ortak koşmak.

•Nifak (Münafıklık): İnanmış gibi görünüp kalben inkâr etmek.

Sonuç olarak, ebedi cennet veya cehennem, sınırlı bir hayatta yapılan amellerin niceliğiyle değil, kişinin süresiz olan iman veya küfür tercihiyle belirlenir. Ameller ise, bu ebedi mekanlardaki kişinin makamını ve derecesini tayin eden unsurlardır. Yılmaz'ın bu ayrımı, ilahi adaletin sorgulanmasına neden olan bu kadim sorunun Kur'an'a dayalı en net cevaplarından birini sunmaktadır.